BRAZIL
Yönetmen: Terry Gilliam (1985)
Oyuncular: Jonathan Pryce, Robert De Niro, Katherine Helmond, Ian Holm, Bob Hoskins..
Özet: Terry Gilliam'ın karamsar bir gelecek yarattığı, George Orwell'in başyapıtı 1984'den izler taşıyan bir kara komedi. Sam Lowry (Jonathan Pryce), bütün gün bilgisayar başında çalışan, hayattan bezmiş genç bir adam. Birgün güzel bir kadınla (Kim Greist) tanışıyor ve O'na aşık oluyor. Kendisini yöneten totaliter sistemden, sürekli sızlanan annesinden (Katherine Helmond) ve anlamsız yaşamından bıkan Sam, gerçekle delilik arasında bir yolculuk yapıyor. Gilliam, filmini kesintisiz gösterime sokmak için Universal'a karşı büyük bir mücadele vermişti (özet: www.sinema.com sitesinden alıntıdır..).
Plastik cerrahi ile ilgisi: Film baştan sona müthiş bir kara mizah örneği. Her sahnede düşünülmüş, önceden üzerinde kafa patlatılmış bir çok ayrıntı var. Film, toplum düzenini, bürokrasiyi, günümüzdeki iş-ev-iş-ev koşuşturmasını eleştiriyor; baş karekterin düzene başkaldırması (yada pasif olarak bunu rüyalarında gerçekleştirmesi) ve sistemi değiştirmeye yeltenmesi ile neler olabileceğini gösteriyor. Filmin bendeki örneği Criterion un 3 dvd lik özel box-seti. Bu sette, yönetmenin kurguda reddettiği mutlu sonla biten versiyon da var. Filmin plastik cerrahi ile ilgisine gelirsek, Gilliam, modern yaşamın getirdiği bir çok şey gibi estetik cerrahiyi de yerden yere vuruyor. Yine de bu, filmi gerçek anlamda bir başyapıt saymamı engellemiyor. İMDB, filme 10 üzerinden 8 vermiş ki hiç de kolay alınır bir puan değil.. Film İMDB in top 250 film listesinde 243. sırada. Bence büyyüük bir haksızlık, kesinlikle en azından ilk 50 içinde olmalıydı!
Filmin fragmanı:
FACE OFF (YÜZ YÜZE)
Yönetmen: John Woo (1997)
Oyuncular: John Travolta, Nicolas Cage, Joan Allen
Özet: Hong Kong'dan Hollywood tepelerine inen John Woo'nun yönettiği film, yüksek teknolojinin olanaklarından alabildiğince yararlanan bir gerilim. John Travolta ve Nicholas Cage gibi Hollywood'un iki ünlü oyuncusunu biraraya daha doğrusu karşı karşıya getiren filmde Travolta, oğlunun ölümünden sorumlu olan psikopat terörist Nicholas Cage'i ele geçirmeyi takıntı haline getirmiş bir özel dedektifi canlandırıyor. Sonunda Cage'i yakalamayı başarıyor ama Cage, Travolta'ya San Francisco'da gizlenmiş son derece tehlikeli bir biyolojik bomba olduğunu anlatamadan komaya giriyor. Bunu üzerine harekete geçen yetkililer, bombanın yerini belirleyebilmek amacıyla Travolta ile Cage'in yüzleri değiştiriliyor. Plana göre Travolta, Cage'in kimliği ve yüzüyle haraket ederek bombanın yerini öğrenmeye çalışıyor. Woo'nun baştan sona kadar tempoyu düşürmediği film, yalnızca aksiyon değil, karakterler üzerine de yoğunlaşan bir psikolojik gerilim (özet: www.sinema.com sitesinden alıntıdır..).
Plastik cerrahi ile ilgisi: Tam yüz nalkini konu alan bir polisiye-bilim kurgu filmi. Yüz nakli olacak hastalarda yaşanması muhtemel psikolojik sorunlar hakkında bazı ipuçları filmde mevcut. En çok hoşuma giden sahnesi Travolta ve Cage in, iki yanıda ayna kaplı bir duvarın iki yanında bir anda duvara dönerek aynalı duvarın arkasındaki rakibini vurmaya çalıştıkları sahnedir. İkisinin yüzleri değiştirildiği için aynalı duvara dönen cage aynada Travoltayı görmektedir; yani yüzü değiştirildiği için rakibini. Aynı şekilde de Travolta aynada Cage i görmektedir. Yüzleri değiştirilmiştir ama ayna sayesinde aynada düşmanlarını görmekte, aynanın arkasında ise gerçekten düşmanları bulunmaktadır ikisininde.. Bu sahne, John Woo nun yarattığı unutulmaz bir sahnedir bence.. İMDB, filme 10 üzerinden 7.1 vermiş..
Filminden bölümler: Birinin yüzü vakumlu cihazla hop diye alınıp, diğerine şıp diye takılıyor..
DEATH BECOMES HER (ÖLÜM KADINA YAKIŞIR)
Yönetmen: Robert Zemeckis (1992)
Oyuncular: Meryl Streep, Bruce Willis, Goldie Hawn, Helen Sharp, Isabella Rossellini, Ian Ogilvy
Özet: Ernest'la (Bruce Willis) evli olan Helen (Goldie Hawn), arkadaşı Madeline (Meryl Streep) yüzünden cehennem hayatı yaşıyor. Madeline, ondan daha güzel, daha zengindir. Ernest, Helen'i bırakıp Madeline'la yaşamaya başlıyor. Madeline'dan öç almak isteyen Helen, yaşlanmaya karşı bir ilaç buluyor. Sırrını öğrenen Madeline da bu ilacı alıyor ve ikisi Ernest için amansız bir savaşa giriyorlar. Ancak bu ilaçla birlikte ölümsüzleşen iki kadın için hayat artık aynı olmayacaktır (özet: www.sinema.com sitesinden alıntıdır..).
Plastik cerrahi ile ilgisi: Ebedi güzellik için kadınların neler yapabileceğini gösteren güzel bir komedi. Bazı bölümlerinde espiriler oldukça sulu ama yinede kendini seyrettiriyor. İMDB filme 10 üzerinden 5.6 vermiş.
Filmden bir sahne (Meryl Streep, iksiri içince yüzü gençleşiyor, poposu kalkıyor, göğüsleri irileşiyor!):
TRAFFIC (TRAFİK)
Yönetmen: Steven Soderbergh (2000)
Oyuncular: Benicio Del Toro, Michael Douglas, Catherine Zeta-Jones, Don Cheadle
Özet: Amerika'nın uyuşturucu ile mücadelesinden ve giderek uluslararası bir ticaret ağı kuran uyuşturucu çetelerinden bahseden, karmaşık kurgusu ile içiçe geçmiş pek çok öyküyü perdeye taşıyan ve uyuşturusu dünyasının mafya ve devlat taraflarından dikey kesitler sunan "Traffic" yılın en başarılı yapımları arasında gösteriliyor. Soderbergh'in omuz kamerası ile çektiği filmindeki ana karakterlerin öyküleri şöyle: Hakim Robert Wakefield uyuşturucu ile mücadele komisyonunun başına atanır. Sert ve muhafazakar yanı ile tanınan hakim bir yandan uyuşturucu mafyası ile uğraşırken, bir yandan da kızının bağımlı olduğunu öğrenip şok geçirir. Kocasının tutuklanması üzerine şaşkına dönen ve onun asıl işinin uyuşturucu ticareti olduğunu öğrenen Helena Ayala, bir anda yabancısı olduğu bir dünyanın içinde bulur kendini. Meksika'da ise bir polis ahlaki ikilemler içinde yanıp kıvranmaktadır (özet: www.sinema.com sitesinden alıntıdır..).
Plastik cerrahi ile ilgisi: Filmde uyuşturucu kaçakçısı mafya patronu estetik ameliyat ile yüzünü değiştiriyordu. Yüz değişimi ameliyatı ve ameliyat masasından kaçma gibi bölümlerde var..
İ.M.D.B. de filmin sayfası
NIP TUCK (TV DİZİSİ)
Yönetmen: ()
Yazar: Ryan Murphy
Oyuncular:
Özet: Miami de çalışan iki plastik cerrahın, hayatın oldukça uç noktalarında gezinen öyküsü..
Plastik cerrahi ile ilgisi: Bu tv dizisi tamamen estetik cerrahi ve güzellik sektörü ile ilgili. Dizide asıl irdelenen konu estetik. Vücudumuzun dış yüzüne yaptırdığımız estetik müdehalelerin ruhumuzda yaptığı etkiler, insanların (hem hastaların hem de cerrahların) kişiliklerini etkileyişi, görünüşündeki pürüzler sebebiyle insanların içinde oldukları ruh halleri ve geliştirdikleri savunma mekanizmaları gibi oldukça derin konuları var bu dizinin. Zaten bence dizinin asıl yıldızı da yazarı olan Ryan Murphy. Kendi de homoseksüel olan Ryan Murphy, bahsettiği derinlikli konular içinde çeşitli cinslerin (heteroseksüel, çok eşliler, homoseksüeller, biseksüeller, doğuştan cinsel organı olmayanlar..) yaşadıklarına ve sorunlarına da değiniyor (oldukça objektif olarak). Yurtdışında da Ryan Murphy nin çok tutulduğunu görüyoruz; nitekim gelecek sezon artık Nip-Tuck ı yazmak istemediğini, söylemek istediklerini söylediğini belirtti ve Amerika da izleyiciler ayaklandı; umarız diziyi yazmaya devam eder. Dizinin açık sahnelerinin ülkemizde yayınlanırken sansürlendiğini belirtmeliyim. Cnbc-e yetkilileri, bu otokontrolü yapmazlarsa dizinin RTÜK tarafından yayından kaldırmasına kesin gözü ile baktıklarını, bu yüzden sansürlemek zorunda kaldıklarını belirtiyorlar (Cnbc-e yetkilileri ile bu konuda geceyarısı sineması yazışma grubunda birebir yazışmış idim). Sansürsüz Nip-tuck için ya uydu yayınlarına yada You-tube sitesine bakmalısınız.
İ.M.D.B. de filmin sayfası
DOC HOLLYWOOD
Yönetmen: Michael Caton-Jones (1991)
Oyuncular: Michael J. Fox, Julie Warner, Barnard Hughes, Woody Harrelson, George Hamilton, Bridget Fonda
Özet: Film, büyük şehre giderek iyi bir kariyer yapma peşinde olan bir plastik cerrahın, küçük bir kasabada kısılıp kalmasını komik bir dille anlatıyor.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Amerikanın (Santa monica) en ünlü estetik cerrahlarından biri olan Steven M. Hoefflin in muayenehanesini bu filmin sonunda görebilirsiniz. Steven Hoefflin, bu film için danışmanlık yapmış ve muayenehanesinin filmde kullanılmasına izin vermiş. Ben ilk seyrettiğimde gerçekten hayran kalmıştım. Sekreterin arkasındaki buzlu camın arkasındaki figürler, bir ara şekil değiştirdiğinde de ağzım açık kalmıştı. Muayenehanenin girişinde, sekreterin arkasındaki, buzlu camın arkasındaki figürleri canlı mankenler oluşturuyordu. Steven Hoefflin in bazı hastalarını da sayayım: Michael jackson, Elisabeth Taylor, Sylvester stallone un sevgilileri vs..
SHI-GAN (TIME) (ZAMAN)
Yönetmen: Kim Ki-Duk (2006)
Oyuncular: Jung-woo Ha, Hyeon-a Seong
Özet: 2000'li yılların gelişen teknolojisiyle gittikçe artan bir fenomen haline dönüşen estetik ameliyatlar... Sevgilisinin dış görünümünü beğenmediğini düşünen bir genç kızın kendini estetik ameliyatlarla baştan aşağıya değiştirmesini konu alıyor Zaman, hem de bu konuyu en çarpıcı şekilde işleyebilecek yönetmenlerden birinin kamerasından, Kim Ki-Duk. Filmin, 2006 Karlovy Vary Film Festivali’nde açılış filmi olarak gösterildiğini ve büyük beğeni kazandığını da belirtelim.
BREAST MEN
Yönetmen: Lawrence O'Neil (1997)
Oyuncular: David Schwimmer, Chris Cooper, Emily Procter, Matt Frewer, Terry O'Quinn (ayrıca filmde ilk meme protezi takılan hasta olan Timmi-Jean Lindseyi de Kathleen Wilhoite canlandırıyor)
Özet: Silikon meme implantlarının icadı, ilk uygulanan hastalar ve etkilerinin araştırılması esprili bir dille anlatılıyor. Filmdeki karekterlerin çoğu gerçekte var olan kişiler.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Filmin tümü estetik cerrahi ile ilgili zaten. Bildiğim kadarıyla film Türkiyede sinemalarda yada televizyonlarda gösterilmedi ve Video, VCD, DVD yada blue ray disc olarak satışa çıkmadı.
JOHNNY HANDSOME (YAKIŞIKLI JOHNNY)
Yönetmen: Walter Hill (1989)
Oyuncular: Mickey Rourke, Ellen Barkin, Elizabeth McGovern, Morgan Freeman, Forest Whitaker
Özet: -
Plastik cerrahi ile ilgisi: Yüz değiştirme ve tanınmadan intikam için geri gelme öyküsü..
JUVENATRIX (REJUVENATOR)
Yönetmen: Brian Thomas Jones (1988)
Oyuncular: Vivian Lanko, John MacKay, James Hogue, Katell Pleven
Özet: Yaşlanma korkusu ile bir doktora ısmarlama gençlik serumu yaptıran ve sonunda canavara dönüşen zengin bir kadın.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Cidden kötü bir film. Filmin adı ilgimi çektiği için almış ve sonuna kadar seyredebilmek için zor dayanmıştım. Sonuçta ebedi gençlik serumu ile ilgili bir film..
Filmden bir sahne:
THEY LIVE! (ONLAR YAŞIYOR!)
Yönetmen: John Carpenter (1988)
Oyuncular: Roddy Piper, Keith David, Meg Foster, George 'Buck' Flower, Peter Jason, Raymond St. Jacques
Özet: Roddy Piper (gerçekte ünlü bir pankreas güreşcisidir), bazı olaylar sonucu çok özel bir gözlük ele geçirir. Bu gözlük yaşadığımız dünyanın gerçek yüzünü Roddy e göstermektedir. Toplumda önemli yerlere gelmiş bir çok kişi aslında çirkin uzaylılardır ve biz insanlar bunun farkında bile değilizdir. Gözlük bize herşeyi tüm çıplaklığı ile göstermektedir. Film aslında bu kısa özette bahsettiğimden çok daha derinlikli. Carpenter aslında bu filmi ile kapitalist dünya düzenini yerden yere vuruyor (gözlüğü taktığınızda tv ekranlarında, gazetelerde, dergilerde sadece ye-iç-tüket-üre, evlen ve üre, özgür düşünceye izin verilemez gibi şeyler yazdığını görüyorsunuz, magazin dergilerinin üzerinde ise kocaman uyu yazıyor! ).
Plastik cerrahi ile ilgisi: Bu filmi ilk seyrettiğimde bayılmıştım, ama tek bir replik var ki unutamam. Roddy, gözlüğü takıp çirkin uzaylıları ilk gördüğünde markette birine şöyle diyor: Tanrım! Sana Brezilyalı bir plastik cerrah bile yardım edemez! Bu sahneyi hemen altta (alttaki videonun altındaki videoda) seyredebilirsiniz.
Filmin tanıtımı:
Yukarıda sözünü ettiğim repliğin geçtiği sahne (sana brezilyalı bir plastik cerrah bile yardımcı olamaz!). Belli ki bu sahne başkalarınında çok hoşuna gitmiş, You-Tube e koymuşlar:
BOYS DONT CRY (ERKEKLER AĞLAMAZ)
Yönetmen: Kimberly Peirce (1999)
Oyuncular: Hilary Swank, Chloë Sevigny, Peter Sarsgaard, Brendan Sexton III
Özet: Film gerçek bir hayat öyküsüne dayanıyor ve genetik olarak kadın olmasına rağmen kendini erkek olarak hisseden-gören Brandon Teena'nın öyküsünü anlatıyor. Toplumun üzerindeki baskısı, Brandon Teena'nın bir kadını, bir erkek gibi sevmesi oldukça duygulu anlatılmış. Filme www.imdb.com sitesinde 7.5/10 puan verilmiş, ki hiç de fena bir puan değil.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Kadından erkeğe cinsiyet değişimi ameliyatı geçirmek isteyen hastaları anlayabilmek için bu filmi izlemek gerek. Hilary Swank, filmdeki Brandon Teena rolü ile oscar kazandı.
Filmin fragmanı:
PENELOPE
Yönetmen: Mark Palansky (2006)
Oyuncular: Christina Ricci, James McAvoy, Catherine O'Hara, Reese Witherspoon, Peter Dinklage..
Özet: Ailesinin üzerindeki bir lanet yüzünden büyük kulaklar ve domuz burnu ile doğan Penelope, hayatı boyunca yüzünü gizleyen bir örtü ile yaşamak zorunda kalıyor. Film, penelope nin kendini bulma öyküsü imiş. Bu film sanırım henüz ülkemizde gösterime girmedi. Film, www.imdb.com da 10 üzerinden 8.1 almış. Oldukça yüksek bir puan.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Çirkin bir burun ve kulaklar tabii ki..
Filmin fragmanı:
TRANSAMERICA
Yönetmen: Duncan Tucker (2005)
Oyuncular: Andrea James, Felicity Huffman (Bree), Danny Burstein, Maurice Orozco..
Özet: Erkekten kadına transeksüel ameliyatı öncesi, erkek olduğu dönemde bir oğlu olduğunu öğrenen bir transeksüelin müthiş yolculuğu.. Gidip oğlu ile tanışması, ona aslında babası olduğunu söyleyememesi.. Oğlunun cinsel kimlik arayışı.. İnanılmaz derecede etkileyici bir film. Ben, açık söyliyeyim, vaktim olmadığı için son zamanların popüler dizisi umutsuz ev kadınlarını seyredemiyorum. Bu yüzden Felicity Huffman ın kim olduğunu bilmiyordum ve filmde onu gerçekten bir transeksüel sandım. Bu filmi mutlaka görmelisiniz, hikaye, karekterler hepsi çok enteresan; ama Felicity Huffman ın oyunculuğu olağanüstü. Ben daha sonra onun gerçekte kadın olduğunu öğrendiğimde şok olmuştum. Film, bazıları için şok edici sahnelerde barındırıyor (çıplaklık anlamında değil); örneğin Bree nin oğlu, kendisinin aslında babası olduğunu bilmeden Bree ye asılıyor.. Anlaması zor ama olaylar öyle gelişiyor ki şok oluyorsunuz.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Bir transeksüelin yaşadığı sosyal ve ailesel sorunlar son derece samimi (yer yer espirili, yer yer şok edici) bir şekilde anlatılmış. Ayrıca oyunculuk olağanüstü. Bu bol ödüllü film mutlaka seyredilmeli..
Filmin fragmanı:
SICKO!
Yönetmen: Michael Moore (2007)
Oyuncular: Michael Moore, G. W. Bush, ve bir çok hasta, sağlık sigortası mağduru vs..
Özet: Michael Moore, bu belgeselinde Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Kanada, Fransa gibi ülkelerin sağlık sistemlerini inceliyor. Bence diğer belgeselleri kadar olayların üzerine gitmemiş ve biraz pasif kalmış. Daha çok sağlık sistemlerinin mağdurları ve bazı ülkelerin sanşlı insanlarının öykülerine yer vermiş. Benim en çok hoşuma giden bölüm sanırım İngilteredeki sağlık sistemini gösterdiği bölümde idi. Bir sağlık kuruluşunu gezen Moore, insanların en çok 25 dakika beklediklerini, sağlık hizmetlerinin ücretsiz olduğunu, herkesin istediği tüm sağlık hizmetlerini ücretsiz alabildiğini görünce şöyle dedi: Bunlar benimle dalga geçiyorlar galiba!.. Sonra hastaneyi turlayan Moore, kapısında vezne yazan bir yer buldu ve ekledi: A-ha buldum işte, bu vezne ne işe yarıyor? insanlardan mutlaka para alıyorlardır.. Ama maalesef, bu vezne nakli gereken hastalara ambulans ücretinin ödenmesi için oradaydı. Yani hastalardan para almıyor, sevk edilecek hastalara yol parası ödeniyordu. Moore, dumur oldu tabiiki..
Aslına bakarsanız yurtdışından duyduklarımıza, haberlerden okuduklarımıza göre İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde sağlık sistemi bu kadar güllük gülistanlık değil; ama Moore un belgeselinde mükemmel bir sistemmiş gibi gösterilmiş. Bence Moore, Amerikadaki sağlık sisteminin içler acısı durumunu iyice abartmak için Avrupa ülkelerindeki sağlık sistemlerinin yürümeyen yanlarını biraz görmezden gelmiş.
Belgeselin başındaki Amerika sağlık (ve sağlık sigortası) sisteminin mağdurlarının öykülerini dinledikçe gözleriniz yaşarabilir. Kapitalist sistemin küçük insanları nasıl acımasızca ezebildiğini gözler önüne seriyor; ayrıca şunu da ekliyor: Amerika da 3 kuruş daha fazla para kazanmak için insanların hayatları kolayca harcanabilir ve bu son derece doğal bir şeydir.
Fransa bölümünde siyahi bir kadın, her türlü sağlık hizmetini ücretsiz alabildiklerini söyleyip ekliyor: burasını Amerika mı sandın!
Plastik cerrahi ile ilgisi: Yok.. Sadece sağlık sistemleri ile ilgili; yani sadece estetik cerrahi hastalarını değil, herkesi ilgilendiriyor. Seyredilmeli.
MANTI (Gaau ji)
Yönetmen: Fruit Chan (2004)
Oyuncular: Ling Bai, Pauline Lau, Tony Leung Ka Fai, Meme Tian, Miriam Yeung Chin Wah, Miki Yeung
Özet: Kocasını genç sevgilisine kaptırmak üzere olan eski televizyon yıldızı Quing, gençleştirici özelliği olduğu söylenen bir mantının tadına bakmaya karar verir. Ama bu mantı bilinen mantılardan değildir. Paranoyaların ve kaybetme korkusunun zirveye ulaştığı bu ilk bölümde; insanın içindeki korkuları yenmek için nasıl da dehşet dolu şeyler yapabileceği anlatılıyor.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Film tümü ile kadınların gençlik uğruna yapabilecekleri şeyler üzerine kurulu. Bu filmi seyrettikten sonra bir süre mantının adını duyduğunuzda mideniz bulanabilir. Yanlış anlamayın, sorun geleneksel mantımızda değil, bu filmdeki özel, gençleştirici mantıda.. Bu arada, bu filmin aynı zamanda Üç sıradışı adlı uzak doğu filmlerinden birinin içinde de olduğunu eklemeliyim. Bildiğim kadarı ile Üç sıradışı adlı filmlerden 2 tane var, her bir filmde üçer uçuk hikayeli uzakdoğu filmi yeralıyor. İşte Mantı filmi de sanırım bu üç sıradışılardan (Three extremes) ilkinde bulunuyordu.
Bu filmle ilgili olarak kadınların güzellik uğruna neler yapabileceklerine ben, bir tatilimizde şahsen şahit oldum. Güney kıyılarında tekne ile tatildeyken yanaştığımız bir koyda, baktım ki su inanılmaz soğuk. Kaptana bu suda yüzemeyeceğimizi, neden buraya yanaştığımızı sordum. Kaptan hemen eline megafonu aldı ve bir anons yaptı: Bu koyun suyu soğuktur, çünkü bu suyun bir özelliği var. Ancak bu koydaki soğuk suda yaşayabilen özel bakterileri ile bu suyun cilde iyi gelen, dirileştiren bir özelliği vardır. Sudaki bu bakteriler diğer koylardaki suda yaşayamamaktadır. Suyu cilde iyi geldiği için bu koya da uğradık.... İnanın, az önce ayak parmağını suya sokamayan kadınlar hucüm şeklinde balıklama suya daldılar. İşte o günden beri kadınların güzellik uğruna neler yapabileceklerini tahmin edemiyorum. Bu yüzden bu film de bana hiç inanılmaz gelmiyor...
Filmin fragmanı:
STAR TREK İNSURRECTİON (STAR TREK IX - İSYAN)
Yönetmen: Jonathan Frakes (1998)
Oyuncular: Patrick Stewart, Jonathan Frakes, Brent Spiner, LeVar Burton, Michael Dorn, Gates McFadden, Marina Sirtis
Özet: Baku adlı çok özel bir gezegen hakkında federasyon amirallerinden birinin gizli bir plan yürüttüğünü anlayan Star Trek tayfası isyan ederek Baku halkına yardım ediyor.. Star Trek serisinin silik bölümlerinden birisi maalesef bu film..
Plastik cerrahi ile ilgisi: Filmin hikayesini açık etmeden kısaca gençlik pınarı ile ilgili olduğunu söyleyeyim. Bu arada filmde Sona adlı ırkın nasılda gençlik takıntısı olduğunu, sürekli yüz germe ameliyatı geçirdiklerini göreceksiniz (yüz germede stapler kullanıyorlar!).
Yüz germe ameliyat sahneleri hakikaten enteresan; keşke face-lift ameliyatı o kadar kolay oluverseydi. İlginç olarak Sona lıların yüzleri o kadar kırışık ki, yüz germeden sonra bile kırışık kalıyor. Filmde enteresan bir şey de, otomatik yüz germe cihazı. Altına yatıyorsunuz, alet çalışınca hooop, yüzünüz geriliyor. Bugün kullanılan Thermage cihazının ileri nesli midir nedir?
Filmin fragmanı:
VANİLLA SKY
Yönetmen: Cameron Crowe (2001)
Oyuncular: Tom Cruise, Penélope Cruz, Cameron Diaz, Kurt Russell, Jason Lee
Özet: New York'lu yayıncı David Aames'in (Tom Cruise) göz kamaştırıcı bir yaşam tarzı var gibidir. Yakışıklıdır, zengindir, karizmatiktir. Kısacası, dıştan bakıldığında her şey göz kamaştırıcı gibi görünse de içten içe birşeylerin eksik kaldığını hissetmektedir. David bir gece hayallerindeki kızla tanışır ama yaptığı küçük bir hatayla onu bulmasıyla kaybetmesi bir olur. O andan itibaren romantizm, komedi, kuşku, aşk, seks ve düşlerin kol gezdiği beklenmedik bir yolculuğa çıkacak olan David, bu yolculuğu sırasında ruhuna hitap edecek kadını ararken gerçek aşkın o çok değerli ölümsüz doğasını keşfedecektir... (www.sinema.com dan alıntıdır)
Plastik cerrahi ile ilgisi: Aslında hibernasyona yatırılmış, yüzü yaralı bir Tom Cruise.. ve bu gerçekle başa çıkma çabası... Kendisi bu durumun farkında değil, çünkü uykuda yaşadığı sanal hayatında çok yakışıklı, hayatı mükemmel birisi o...
SURROGATES (SURETLER)
Yönetmen: Jonathan Mostow (2009)
Oyuncular: Bruce Willis, Radha Mitchell, Rosamund Pike, Boris Kodjoe, James Francis Ginty
Özet: "Suretler" (The Surrogates), daha önce “Terminator 3: Makinelerin Yükselişi” ve “U-571” gibi filmleri yöneten Jonathan Mostow'un imzasını taşıyor. Filmin oyuncuları kadar ilginç konusuyla da dikkat çekiyor. FBI ajanları (BRUCE WILLIS ve RADHA MITCHELL) bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır. Bu öğrenci insanların kendilerinin kusursuz robot versiyonlarını sahip olmalarını sağlayan yüksek teknoloji ürünü suret olgusunun yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Sağlıklı, iyi görünümlü ve uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinin rahat ve güvenli ortamından çıkmadan dışarıdaki hayatı yaşamalarına imkan tanımaktadır. Cinayet beraberinde cevap arayışını getirir: maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz? (özet, www.sinema.com dan alıntıdır)
Plastik cerrahi ile ilgisi: Bu film aslında çok enteresan olabilecek bir konuyu malesef harcamış bence. Diğer yandan konu enteresan olmasının yanı sıra gerçek olamayacak kadar saçma da geliyor insana. Hikayeye göre insanlar artık kendileri yerine işe (ve diğer günlük işlere) kendilerinin evden bir kabinden yönettikleri androidleri gönderiyorlar. Sokaklarda gerçek insanlar yerine insan görünümlü androidler dolaşıyor. Doğal olarak konu estetik cerrahi ve kişilerin dış görünüşü ile ilgili konulara temas ediyor. Örneğin Bruce Willis, aslında kel bir adam ama dışarıda dolaşan sureti (kendi androidi) lepiska saçlı. Ayrıca eşi de geçirdikleri bir kaza sonucu yüzünde büyük yaralarla yaşamak zorunda ama o da dışarıda pürüzsüz bir tene sahip suretini kullanıyor. Hatta, kendine öz güveni o kadar fazla ki, bu yüzden, eşini aldatıyor.. Filmdeki olaylar gerçek olsa estetik cerrahi diye birşey kalmazdı; çünkü herkes, dışarıda nasıl görünmek istiyorsa suretini ona göre seçiyor. Tabii, bu arada bir çok insani kavram da yokoluyor. Doğallık sıfır.. Bu yüzden diyoruz ki, estetik ameliyatlarda 100% kusursuzluk, simetri aramayınız. Estetik ameliyatların sonucunda 80% doğal, 20% estetikli sonuç almak en büyük başarıdır; hatta, hafif asimetriler kişiye doğallık verir.
EMMANUELLE 4
Yönetmen: Francis Leroi ve Iris Letans (1984)
Oyuncular: Sylvia Kristel, Mia Nygren, Patrick Bauchau, Deborah Power, Sophie Berger
Özet: Emmanuelle eski âşığı Marc'tan uzaklaşmak ister. Bu amaçla da Brezilya'ya giderek Dr. Santamo'yu bulur. Doktor onu bir dizi operasyonla gençleştirip güzelleştirecek, kimsenin tanıyamayacağı yepyeni bir Emmanuelle yaratacaktır. Bu yepyeni kimliğiyle birlikte Emmanuelle'de seksüel bir uyanış da başlar...
Plastik cerrahi ile ilgisi: Dikkat ederseniz bir dönem filmlerde estetik cerrahi konusu geçtimi, mutlaka Brezilyalı plastik cerrahların bu konuda ne kadar iyi oldukları belirtilmeden geçilmiyormuş. Yukarıdaki They Live filmindeki gibi bu filmde de Brezilyalı plastik cerrahların yarattıkları mucizelere tanık oluyoruz! Brezilyalı estetik cerrah Dr. Santamo, bir kaç ameliyatla Sylvia Kristel i, İsveçli güzel Mia Nygren e döndürüyor! Hatta plastik kalıptan çıkarıyor; yok böyle bir şey! Şaka bir yana bu değişimin asıl sebebi, bildiğim kadarıyla Sylvia Kristel in, dördüncü bir Emmanuelle filminde oynamak istememesi imiş. Bu yüzden senaryo bu şekilde yazılıyor ve Sylvia Kristel sadece filmin başında konuk oyuncu gibi görünüyor ve 15. dakikada Brezilyalı doktor tarafından estetik ameliyatla Mia Nygren e dönüşüveriyor.
Bu seri (Emmanuelle 1-2-3-4), ülkemizde kutulu olarak 4 DVD şeklinde oldukça uygun bir fiyata satışa sunuldu; sırf arşivde dursun diye alınabilir. Ama, Emmanuelle serisi, erotik sinemanın en bilinen örneklerinden biri olsa da, söz konusu erotik sinema olunca (bir sinema meraklısı olarak) öncelikli olarak tavsiyem Roman Polanski nin Acı ay filmi (İ.M.D.B. de Acı ay) ve Just Jaeckin in O nun hikayesi filmidir (İ.M.D.B. de O nun hikayesi) (Not: Just Jeackin, aynı zamanda ilk Emmanuella filminin ve yine iyi bir erotik sinema örneği olan Gwendoline in de yönetmenidir ayrıca).
KONTES (ERZSEBET BATHORY)
Yönetmen: Julie Delpy (2009)
Oyuncular: Julie Delpy, William Hurt, Daniel Brühl, Anamaria Marinca, Andy Gatjen
Özet: Dönemin en güzel ve güçlü kadını olarak anılan Kontes, erkeklerin hakim olduğu bir dünyaya başkaldıran kadın olarak öne çıkar... Kendinden genç Istvan’la tutkulu bir aşk yaşarlar fakat Istvan’ın babası Kont Thurzo oğlunu ondan ayırmak için plânlar kurduğundan mutlulukları uzun sürmez. Istvan, sevgilisinin politik bir komplonun kurbanı olduğunu farkettiğinde çok geçtir. (www.sinema.com dan alıntı)
Plastik cerrahi ile ilgisi: Film aslında tarihte yaşamış gerçek bir kişi olan Macar kontesi Erzsebet Bathory nin gerçek öyküsü. Genç sevgilisi tarafından kendisinden daha genç bir kadın için terkedilen Bathory, yaşlılık düşüncesine saplanıp kalıyor. Her aynaya baktığında daha yaşlandığını, yüzünde çizgiler çıktığını görmeye başlıyor. Sonunda bazı tesadüfler sonucu genç kadınların kanı ile gençleştiği düşüncesine kapılıyor. Sonunda da olaylar seri cinayet ve kan banyosuna kadar varıyor. Bildiğim kadarı ile bu filmde gerçek Bathory nin hikayesine oldukça sadık kalınmış, hiç abartıya ve fanteziye kaçılmamış. Bu yüzden ben filmi oldukça beğendim. Ayrıca filmi, başrolde Erzsebet Bathory i oynayan Julie Delpy nin yönettiğini, J. Delphy nin yönetmenliğinin hiçte fena olmadığını da eklemeliyim.. Filmin bence en büyük özelliği gerçek bir hikayeye dayanması ve kadınların gençlik ve güzellik için neler yapabileceklerini gösteren çok çarpıcı bir örnek olması.
LOGAN IN KAÇIŞI
Yönetmen: Michael Anderson (1976)
Oyuncular: Michael York, Jenny Agutter, Richard Jordan (Farah Fawcett yardımcı rolde)..
Logan's Run, insanların en fazla 30 yaşlarına kadar yaşamalarına izin verilen, 23. yüzyılda geçen bir ütopyayı anlatır. Genç ve verimli insanların yaşadığı, çalıştığı ve eğlendiği bu modern toplum, H. G. Wells'in 'mikro-dünya'larına bir göndermede bulunur. Kendi içine kapanık, kendi suyunu ve havasını üreten bir kentin insanları vardır filmde. Bu insanlar dünya üzerinde çok küçük bir alan içinde yaşayıp, kendilerini çevreleyen şehir sınırları dışına çıkmamaktadırlar. Sınırları aşmak yasalara göre suç sayılmaktadır. Yasalara göre dışarıda (mikro-dünyanın ötesinde) günah, suç, ilkellik vardır..
Filmin başrol oyuncusu Logan (Michael York) bu ütopik toplumu bir distopyaya çeviren adam olarak devreye girer. Jenny Agutter'in canlandırdığı Jesicca karakteri, masum insanların öldüğünü, bir daha hayata gelmeyeceklerini, bu töreni yaratan mekanizmanın insanlara yalan söylediğini, bir denetmen olan Logan'a anlatmak ister. Jessica bir asidir ve sistem için çalışan bir adamı, asilerin arasına çekmeye çalışır.
Bir zamanlar (70 li yıllarda) Amerika da fenomen olmuş Farah Fawcett de filmde kısa bir rol almıştır. Farah Fawcett, güzellik-estetik merkezinde doktorun asistanı rolündedir.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Filmde oldukça futuristik bir estetik merkezi görülmektedir. Bu çağda artık estetik ameliyatlar robotlar tarafından dakikalar içinde yapılabilmektedir. Plastik cerrahın tek yapacağı şey, robota uygun ameliyat programını yüklemektir. Hastalar istedikleri yüz şeklini resimlerden seçmekte, ameliyat ise robotlar tarafından izsiz olarak saniyeler içinde yapılmaktadır.
İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ
Yönetmen: Pedro Almodovar(2011)
Oyuncular: Antonio Banderas, Elena Anaya, Marisa Paredes..
Özet: Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard (Antonio Banderas) on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir.
Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse Dr. Frankenstein haline gelecektir...
Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in "Tarantula" isimli 2005 tarihli romanından uyarlandı. Yönetmenin 20 yıl sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği 'The Skin That I Live In', kızına tecavüz eden bir adamdan intikam almaya çalışan psikolojisi bozuk bir plastik cerrahın saplantılarını ve hücrelerle ilgili yaptığı araştırmalar sayesinde yeni bir insan derisi yaratmasını konu alıyor.
Plastik cerrahi ile ilgisi: Tüm film, bir plastik cerrahın saplantıları üzerine kurulu...
Kİ-RE-İ (Güzel, Terror of beauty)
Yönetmen: Katsuya Matsumura(2004)
Oyuncular: Miki Asakura, Fumina Hara, Asuka Kurosawa..
Özet: Hikaye, genç ve başarılı bir bayan plastik cerrah olan Yoko Noguchi nin çevresinde geçiyor. Yoko Noguchi ye bir gün bir bayan gelip çirkin olan yüzünü pekte sıradan olmayan yöntemlerle güzelleştirmesini ister. Para mühim değildir, ama hasta da göründüğü gibi değildir.. Film aslında pek iyi eleştiriler almamış; bunu da burada belirtelim..
Plastik cerrahi ile ilgisi: Tüm film, güzelliğin laneti hakkında..
TERMİNATOR 3
Yönetmen: Jonathan Mostow (2003)
Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Nick Stahl, Kristanna Loken...
Özet: Terminatör serisinin 3. filmi...
Plastik cerrahi ile ilgisi: Kristanna Loken, dünyamıza gelince gördüğü reklam afişlerinden iri göğüslerin ne kadar makbul olduğunu görüyor ve otomobilini durduran trafik polisini etkilemek için anında göğüslerini şişiriyor..
SCALPEL (FALSE FACE)
Yönetmen: John Grissmer (1977)
Oyuncular: Robert Lansing, Judith Chapman, Arlen Dean Snyder...
Özet: Bu film de dengesiz, saplantılı bir plastik cerrahla ilgili.. Miras, bu mirasa konmak için yapılan yüz değişimi gibi entrikalı bir konusu var..
Plastik cerrahi ile ilgisi: Tüm film, yüz değiştirip geri dönüp intikam alma üzerine...
BARB WIRE
Yönetmen: David Hogan (1996)
Oyuncular: Pamela Anderson, Amir Aboulela, Adriana Alexander...
Özet: İkinci amerikan iç savaşı yılları.. Gelecek.. Kaos ortamında kurtarılmış bir bölgede kendine ait bir bar işleten, aynı zamanda ödül avcısı olan Barb Wire ın öyküsü.. Bir çizgi-roman uyarlaması..
Plastik cerrahi ile ilgisi: Söz konusu filmde başrolü Pamela Anderson oynuyorsa film otomatikman plastik cerrahi ile alakalı oluyor.. Pamela Anderson ın henüz silikonlu ve en popüler olduğu dönemde çektiği bu film, özellikle giriş kısmındaki dans sahnesi ile sinema tarihine geçmiştir bence..
HEARTLESS
Yönetmen: Philip Ridley (2009)
Oyuncular: Jim Sturgess, Luke Treadaway, Clémence Poésy..
Özet: Film, genç bir adamın yüzündeki büyükçe şarap lekesi ile barışık olma çabalarını anlatıyor..
Yüzdeki büyükçe şarap lekesi ile barışık olamama durumu ve bunun yarattığı gerilim...
,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸¸ Bu site, en iyi şekilde, en az 1280 X 800 çözünürlük, İnternet Explorer son sürüm ile ve hızlı bir internet bağlantısı ile görüntülenir,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸¸,ø¤º°`°º¤ø,¸¸